top of page

Babanın Duygusal Eksikliği ya da Holiganlık




İnsan yavrusu dünyaya gözlerini açtığında ilk sosyal çevresi ‘anne’dir, ikinci ise ‘baba’. Bakımverenler büyükanne, dede, bakıcı gibi daha geniş bir çevreden oluşuyor olabilir, yine de bebeğin ilk nesneleri anne ve babasıdır.


Yenidoğan bebek elbette ki annesi ile yapışık haldedir. Kendisi dünyanın merkezi, annesi ise onun uzantısıdır. Anne bedenen, ruhen ve zihnen tüm enerjisini bebeğine harcar, tüm dünyası bebeğidir. Zamanla bu durum değişmeye, anne kendi hayatına da dönmeye, bebek ise annesinin kendisinden bağımsız bir varlık olduğunu fark etmeye başlar.


Donald Winnicott, mükemmel anneliğin imkânsız olduğunu öne sürerek “yeterince iyi annelik” kavramını literatüre kazandırmıştır. Çünkü ne kadar çabalarsa çabalasın anne mutlaka hatalar yapacaktır, bu hatalar çocukta bazı kırılmalara neden olacaktır, bu kırılmaların aşırı düzeyde olmaması makul olandır.


Yeterince iyi bir anne, çocuğunun duygusal ihtiyaçlarını karşılarken bağımsızlaşmasına da olanak tanıyan, kendi yoluna kendi merakıyla gitmesini teşvik eden, keşif duygusunu destekleyen fakat çocuk geri dönmek istediği zaman onu sevgiyle kabul eden, ruhen sağlıklı bir annedir. Anne çocuğu sevgi ve şefkate doyururken, baba ise güven sembolüdür. Çocuğun hayran olduğu, sırtını yaslayabileceği dağdır.


Çocuk ne kadar harika olduğu mesajlarını çoğunlukla anneden sözel veya sözel olmayan şekillerde alarak öz saygı, kendine güven, iyi hissetme gibi ihtiyaçlarını karşılarken, babaya dair duyduğu ihtiyaç ise babanın karizmasından faydalanmaktır. Yani çocuğun algısında baba muhteşem bir varlıktır, güçlüdür, sorun çözer ve güven verir; kendisi de o muhteşem varlığın parçası olması dolayısıyla muhteşemdir.


Sağlıklı şartlarda beklediğimiz süreç; çocuğun anne ve babasından aldığı sevgi dolu mesajlarla gelişimini sürdürerek bağımsız bir birey olma yolunda ilerlemesidir. Fakat bazen işler olması gerektiği gibi gitmez. Baba, çocuğu ile sağlıklı bir ilişki inşa edemediği zaman neler yaşanabilir, biraz buna bakacağız.


Çocuğun kendisini babanın, o muhteşem varlığın bir parçası olarak hissetmesi çok önemlidir. Bu, babanın çocuğunun varlığını kabul ettiği, sahiplendiği, himayesine aldığı, koruduğu anlamlarına gelmektedir. Fiziksel olarak güçlü ve karizmatik bir varlığın korumasında olmak, şüphesiz ki zayıf bir varlık olan çocuk için önemli bir güvenlik ihtiyacıdır.


Baba tarafından yeterli sevgi ve ilgi ile kapsanmayan çocuğun önemli bir ihtiyacı karşılanmamış olacaktır: Sırtını yaslayabileceği o güvenli dağ.

Eğer bir ihtiyaç varsa ve sağlıklı şekilde karşılanmıyorsa, bu ihtiyaç kendini farklı şekillerde doyurma yollarına başvurur. Babadan alınamayan kapsanma ve güven duygusu da başka bir yoldan doyurulmaya çalışılacaktır.


Bu yollardan biri holiganlık olarak karşımıza çıkar. Holiganlık; grup dinamiği, aidiyet duygusu, kimlik arayışı gibi ihtiyaçlar sonucunda oluşan bir uzlaşma yoludur diyebiliriz.

Bir futbol takımına, bir derneğe, bir siyasi partiye, bir cemaate, bir eğitim kurumuna, herhangi başka kuruluşlara adanmışlıkla ve aşırılıkla bağlı olmanın, yani holiganlığın birçok sebebi olabilir; bunlardan önemli bir tanesi çocukluk dönemindeki baba ile kurulan duygu ve güven bağının eksikliğidir.


Bu öyle bir ihtiyaçtır ki, “Benim babam muhteşem bir insandır, ben de onun parçasıyım” diyemeyen çocuğun, yetişkin olduğunda “Benim takımım muhteşem, ben de bu takımın üyesi olarak muhteşem bir insanım” veya “Benim okulum ülkenin en iyi okulu, buranın öğrencisi olmak bir ayrıcalıktır” minvalinde cümleler kurmaya yatkın birisi olmasıyla karşılanmaktadır. Burada, zamanında babanın şemsiyesi altında huzurlu ve güvende hissedememiş olmanın eksikliği yatmaktadır ve bu eksiklik sembolik bir babanın (bir kurumun) şemsiyesi altına girmekle tatmin edilecektir.


Bu sembolik tatmin, bazı dramatik sahnelere sebep olur; üyesi olduğu kuruluşu iyi ve kötü özellikleri ile bir bütün olarak değerlendiremeyip onu salt iyi olarak görerek yüceltme eğilimi gibi. Bu eğilimden dolayı kişi olayları kendi zihinsel süzgecinden geçirerek değerlendiremez, analiz yeteneğini kaybeder, kendi zihnine güvenmek yerine yücelttiği kişi veya kurumun doğrularını esas alır, bir anlamda kendinden vazgeçer.

Bu körü körüne bağlanılan kişi, grup veya kurumlar hayatında dönem dönem değişebilir, eksilebilir veya bir yenisi eklenebilir fakat temeldeki dinamik aynıdır: Babanın duygusal eksikliği.


Anne sayesinde giderilmesi gereken ihtiyaçlarda olduğu gibi, baba sayesinde giderilmesi gereken ihtiyaçlar da tek seferlik değil, ömür boyu ve süreklidir. Aynı oksijene duyduğumuz ihtiyaç gibi, varlığını her an hissetmesek bile yokluğu hemen hissedilir.

 

 
 
 

Comments


İletişim

Sorularınız için bana ulaşın.

Klinik Psikolog Gizem Türker

gizemturker@gmail.com

+905555620715

© 2035 by Modern Mindful Therapy. Powered and secured by Wix

bottom of page